Bir düşün… Sabah kahveni hazırladın, bilgisayarı açtın. Önünde yapılacak uzun bir liste, arkanda bembeyaz bir duvar. İçinden “bugün nasıl motive olacağım” diye geçiriyorsun. İşte tam burada, küçücük bir detay devreye giriyor: duvarını süsleyen bir sanat eseri.
Bir poster, bir tablo ya da basit bir illüstrasyon… Küçücük gibi görünen bu dokunuş, bütün gününü değiştirebilir. Çünkü home office sadece çalıştığımız değil, aynı zamanda nefes aldığımız, kendimizle baş başa kaldığımız bir alan.
Evde çalışmaya başladığımızda çoğumuz masayı bir köşeye sıkıştırdık, “idare eder” dedik. Ama bir süre sonra fark ettik ki, ruhumuzu doyurmayan bir alanda verimli olmak imkânsız.
Bir duvar sanatı işte tam da bu noktada büyüsünü gösteriyor. Sıradan bir köşe, bir anda kişisel bir stüdyoya dönüşüyor. Gözünün ucuyla baktığında sana güç veren bir söz, bir manzara ya da bir renk… Ve günün yükü biraz hafifliyor.
Belki ayrı bir odan yok, belki de salonun köşesindeki masa senin ofisin. Sorun değil. Küçük alanlarda bile duvar sanatı mucizeler yaratabilir.
A4 boyutunda bir tipografi posteri, örneğin “Keep Going” yazan sade bir tasarım… Yanına minik bir bitki, masanın üzerine bıraktığın kahve kupası. İşte bu kadar. Bazen en minimal köşeler, en çok huzur veren yerler olur.
Evden çalışırken hepimiz aynı soruyu sorduk: “Kameramın arkasında ne görünüyor?”
Kimse dağınık bir odada profesyonel görünmek istemez. İşte bu yüzden, home office için seçtiğin poster aslında sadece senin değil, karşındaki insanların da ruhuna dokunur.
Zoom toplantısında arkanda sade bir soyut desen ya da şık bir tipografi posteri görmek, karşı taraf için sessiz bir mesaj gibidir: “Ben buradayım, düzenliyim, özenliyim.”
Home office’in güzelliği şu: Burası senin alanın. Kimse sana hangi tabloyu asman gerektiğini söylemiyor.
Seçtiğin her şey aslında senin hikâyeni anlatıyor. O yüzden posterin sadece dekorasyon değil, “ben buradayım” diyen kişisel bir imza oluyor.
Bazen bir renk, bir kelimeden daha çok şey söyler.
Duvarındaki renk aslında gününe eşlik eden bir duygu olur.
Geçenlerde bir arkadaşım anlattı. Evde çalışmaya başlamış ama bir türlü odaklanamıyormuş. Duvarına bakınca hep aynı boşluk, hep aynı beyazlık…
Sonra gidip küçük bir poster almış: Ahşap çerçeveli, üzerinde sadece şu yazıyor: “One Step at a Time.”
Bana dedi ki: “Her sabah bilgisayarı açmadan önce ona bakıyorum. Sanki bana ‘bugün tek bir adım at, yeter’ diyor. Garip ama günüm çok daha huzurlu geçiyor.”
Bazen gerçekten de bu kadar basit. Küçük bir sanat eseri, büyük bir fark yaratır.
Evden çalışmak kolay değil. Gün içinde motivasyonu korumak, dikkati dağıtmamak ve aynı zamanda kendini iyi hissetmek gerekiyor. İşte wall art bu yüzden bu kadar önemli.
Çünkü bir poster sadece duvara asılan bir kâğıt değil. O, senin ruhuna fısıldayan küçük bir dost. Her sabah sana “devam et” diyen, gün sonunda “iyi iş çıkardın” diye tebessüm ettiren bir detay.
Unutma: Evdeki çalışma alanın, senin ruhunun yansımasıdır.